Türkiye Bilgi Ansiklopedisi
  DİĞER KAMUSAL HİZMETLER
 
Kamu Maliyesi  
 
Türkiye’de il sayısı 81’dir ve günümüzde uygulanan il sisteminin yasal dayanağı, 1949 tarihli “İl İdaresi Kanunu” dur. Bu kanunda, 1924 Anayasasına uygun olarak merkezi idarenin taşrada teşkilatlandırılması il sistemine göre yapılmış ve illerin yetki genişliği ilkesine göre idare edilmesini öngören bir sistem oluşturulmuştur.
 
Türkiye’de, kamu sektörü tarafından yapılan harcamalar üç ana bölümde toplanmaktadır. Bunlar; yönetim, temsil, yasama, güvenlik, yargı ve savunma harcamalarını kapsayan “Genel yönetim hizmetleri”; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve konut gibi vatandaşların ihtiyaçlarının doğrudan karşılanması amacıyla yapılan “Refah sağlayıcı hizmet harcamaları” ile tarım, sanayi ve hizmetler sektörü ile altyapı yatırımlarını içine alan ve vatandaşlara doğrudan yarar sağlamak yerine, piyasadaki firmalara dolaylı veya dolaysız yarar sunmayı hedefleyen “Ekonomik nitelikteki hizmet” harcamalarıdır.
 

Maliye Bakanlığı - ANKARA

  
   
 
“Merkezi kamu yönetimi”, yasallık ve yönetim açılarından üç ana gruptan oluşan kamu kesiminin sadece bir bölümüdür. Diğer iki bölüm ise, “Yerel yönetimler” ile “Kamu İktisadi Teşebbüsleri”dir (KİT'ler).
 
Merkezi Kamu Yönetimi, genel bütçeye dahil yönetimler ile katma bütçeli yönetimlerden oluşmaktadır. Yerel yönetimler; il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir. Kamu İktisadi Teşebbüsleri ise iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu görev ve yetkilerine sahip bazı kuruluşları kapsamaktadır.
 
Merkezi yönetim, toplumun ülke çapındaki ihtiyaçlarını karşılayacak kamu hizmetlerini yapmaktadır. Yerel yönetimler, sınırları merkezi hükümet tarafından belirlenmiş yerlerde seçimle işbaşına gelmiş olan idarelerdir. Beldelerde halk; kendi yöneticilerini, belediye başkanlarını, belediye meclislerini, köy ve mahallelerde de muhtar ve ihtiyar heyetlerini seçmektedir. İl çapında ise İl Genel Meclisi seçimi yapılmaktadır.
 
KİT’ler, devletin girişimci görevlerini yerine getirmek üzere  1925 yılından itibaren yasayla ya da yasanın verdiği yetkiye
 
 
 
 
 
dayanılarak kurulmuş kuruluşlardır. Bu kuruluşların ayrı tüzel kişilikleri vardır.
 

 

 

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren KİT’ler; Türkiye ekonomisindeki sanayi, tarım, bankacılık, ulaştırma, haberleşme gibi temel sektörlerin gelişmesi yönünde önemli katkılar sağlamışlardır. Ekonomide özel sektörün ağırlığını artırmak ve verimliliği yükseltmek amacıyla KİT’lerin özelleştirilmesi, 1984 yılından itibaren iktidara gelen bütün hükümetlerin öncelikli hedefleri arasında yer almıştır.
 

 

Türk Bütçe Sisteminde Harcamalara Göre Sınıflandırma. Bütçe harcamaları ile ilgili sınıflandırmalar üçe ayrılmaktadır. Bunlar; harcamaları kuruluşların yönetim yapıları çerçevesinde idari birimler bazında ayıran “Yönetimsel sınıflandırma”; harcamaları sağlık, eğitim, savunma gibi amaçlarına göre ayıran “Fonksiyonel sınıflandırma” ve harcamaları gerçek ve transfer harcamaları olarak ayıran “Ekonomik sınıflandırma”dır. Türk bütçe sisteminde gerçek harcamalar, cari ve yatırım harcamalarını içine almaktadır.
 

 

1985-1990 döneminde % 16’lar seviyesinde seyreden bütçe harcamalarının GSMH’ye oranı, 1991 yılında % 20.9’a, 1993 yılında ise % 24.6’ya çıkmıştır. Bu dönemde bütçe açıklarında da önemli artışlar olmuştur. 1994 ve 1995 yıllarında bütçe harcamalarında sağlanan daralma, 1996 yılında sürdürülememiş; 1995 yılına kıyasla iç borç faiz ödemelerinde % 180 ve sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerde % 200’ün üzerinde artışlar meydana gelmiştir. Böylece bütçedeki faiz giderlerinin payı % 38’ler seviyesine ulaşmıştır.
 

 

Konsolide bütçe harcamalarının GSMH’ye oranı 2004 yılı sonunda % 32.9 iken, 2005 yılında % 29.7 olmuştur. 2004 yılında faiz hariç harcamaların GSMH içindeki payı % 19.7 iken, 2005 yılında % 20.3’e çıkmıştır. Faiz harcamalarının bütçe giderleri içindeki payı 2003  yılında,  % 40 iken,  2005

 

 

 

 

 

  

 

yılında bu oran % 32’ye düşmüştür. GSMH içindeki payı ise 2005 yılında % 13.2’den % 9.4’e düşmüştür. Enflasyondaki ve dolayısıyla nominal faizlerdeki düşüşün yanı sıra, GSMH’deki artış faiz harcamalarında düşüşte etkili olmuştur.

 

 

Görev zararları ve sosyal güvenlik kuruluşlarına transferleri de içeren cari transfer harcamalarının toplam harcamalara oranı 2004 yılındaki % 19.6 düzeyinden 2005’te % 24.3’e yükselmiştir. Cari transferlerin GSMH’ye oranı ise 2004 yılında % 6.5 iken, 2005 yılında % 7.2’ye yükselmiştir.
 

 

Kamu Gelirleri ve Kamu Finansman Dengesi Politikaları. Günümüzde devletin temel gelir kaynağı vergilerdir. Bütçe gelirleri içerisinde en büyük pay, oransal olarak ülkeden ülkeye ve konjonktüre göre değişmekle birlikte vergilere aittir. Dolayısıyla vergiler, kamu harcamalarının temel finansman kaynağı olarak kabul edilmektedir.
 

 

Vergi gelirlerinden beklenen fonksiyonların yerine geti-rilebilmesi için, belli ilkelerin gerçekleştirilmesi gerek-mektedir. Vergi uygulamalarının basitleştirilmesi, vergi ada-letinin  sağlanması ve  buna bağlı  olarak da vergi tabanının
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
   
 
yaygınlaştırılarak rekabet eşitliğinin sağlanması önemlidir. Bu temel ilkelere ulaşabilmek amacıyla, 1998 yılında yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanunla da Türk vergi sisteminin yürürlükte olan hemen hemen tüm kanunlarında ve önemli birçok müessesesinde değişiklikler yapılmıştır.
 
2005 yılında konsolide bütçe gelirlerinin % 79.3’ünü vergi gelirleri  oluştururken,  vergi  dışı  normal   gelirlerin   payı % 17.2, özel gelirler ve fonların payı % 1.9 ve katma bütçe gelirlerinin payı ise % 1.6 olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıl vergi  gelirleri,  toplam   konsolide   bütçe   harcamalarının % 74’ünü karşılamıştır.
 
Bütçe Büyüklükleri ve Gelişimi. 1989-1999 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde, bütçe gelirlerinin GSMH’ye oranında artış eğilimi olduğu görülmektedir. 1989 yılında % 13’ler düzeyinde olan konsolide bütçe gelirlerinin GSMH içerisindeki payı, 1998 yılında % 20’nin üzerine çıkmıştır. Konsolide bütçe gelirleri/GSMH oranı artış eğilimini son yıllarda da sürdürerek 2003 yılında % 25.8, 2004 yılında ise % 27.7 olarak gerçekleşmiştir.
  Bütçe gelirlerine paralel olarak bütçe harcamalarının da artması ile özellikle 1990 yılından sonra bütçe açıklarının GSMH’ye oranında önemli artışlar olmuştur. 1990 yılında % 3 olan bütçe açıklarının GSMH içindeki payı, 1993 yılında % 6.7 seviyesine yükselmiştir. 1994 yılında uygulamaya konulan Ekonomik Önlemler Uygulama Planı’nın etkisiyle bütçe açıkları azaltılmıştır. 1994 yılında bütçe açığının GSMH’ye oranı 2.8 puan azalarak % 3.9 olmuştur. 1995 yılında % 4 olarak gerçekleşen bu oran, 1996 yılından itibaren harca-malardaki artışa paralel olarak tekrar yükselme eğilimine girmiş, 2000 ve 2001 yıllarında sırasıyla % 10.6 ve % 16.5 olarak  gerçekleşmiştir.  Söz  konusu oran 2002 yılında ise % 14.6’ya düşmüş, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında da düşmeye devam ederek sırasıyla % 11.3, % 7.1 ve % 3.1 olarak gerçekleşmiştir. Faizlerin hariç bırakılması durumun-da, genellikle bütçe fazlalarının oluşması, bütçe açıklarının borç faizlerinden kaynaklandığını göstermektedir. Çünkü, konsolide bütçede faiz dışı bütçe dengesi 1999 yılında GSMH’nin % 2’si iken, bu oranlar 2000 yılında % 5.7 ve 2001 yılında % 6.8 fazla olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında % 4.3 olarak gerçekleşen faiz dışı fazlanın GSMH’ye oranı, 2003 yılında % 5.3’e, 2004 yılında % 6.1’e, 2005 yılında ise % 7.4 yükselmiştir.  
 
Borçlanma. Türkiye’de, kamu harcamalarının finansmanında vergi gelirlerinin yetmediği durumlarda içeri-den veya dışarıdan borçlanma yoluna gidilmektedir. Bu ne-denle, son yıllarda Türkiye ekonomisinde Kamu Kesimi Borç-lanma Gereği’nin (KKBG) GSMH içindeki payı hızlı bir artış eğilimine girmiştir. Ekonomide hızlanan liberalizasyon uygu-lamalarının da etkisiyle hızla yükselen bu oran, 1993 yılında % 12’ye ulaşmıştır. 1994 yılında uygulanan istikrar önlem-lerinin etkisiyle düşüş eğilimi gösteren KKBG’nin GSMH’ye oranı, 1996 yılında tekrar yükselişe geçmiştir. KKBG/GSMH oranı  2001  yılında  % 16.4  iken  2002  yılında  % 12.8’e ve 2003 yılında da % 9.4’e gerilemiştir. 2004 ve 2005 yıllarında da bu düşüş eğilimi devam etmiş ve söz konusu oran %  4.7 ve % 0.9 olarak gerçekleşmiştir.
 
Türkiye’de borç yönetimi, 1986 Mali Yılı Bütçe Kanunu ile yeni esaslara bağlanmış; 2002 yılında çıkarılan 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile de kalıcı bir yasal zemine oturtulmuştur.
 
 
 
 
 
  Dış borçlar kalemi, dış krediler ile dış borçlanmalardan oluşmaktadır. İç borçlanma ise Hazine tarafından ihraç edilen bono veya tahviller yoluyla yapılmaktadır.  
 
Türkiye’de devletin üstlenmiş olduğu görevlerin yerine getirilmesinde gelirlerin giderleri karşılamaya yetmemesi nedeniyle, borçlanma vazgeçilmez bir kaynak haline gelmiştir. KİT’ler, sosyal güvenlik kuruluşları ve mahalli idareler ile fonlardan kaynaklanan finansman açıkları da eklendiğinde, iç borçlanma ihtiyacı daha da artmış ve buna bağlı olarak toplam borç stoku hızla yükselmiştir.
 
2004 sonunda 224.5 katrilyon lira olan iç borç stoku, 2005 yılında 244.8 katrilyon liraya yükselmiş olup, GSMH’ye oranı % 50.3’tür. 2004 ve 2005 yıllarında faiz oranlarındaki gerileme sonucu maliyetler azalmıştır.
 
Dış borçlar, 1991-1999 yılları arasında 50 milyar ABD dolarından, 111.2 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Aynı dönemde yapılan faiz ödemeleri ise 37.5 milyar ABD dolarıdır. 1999 yılında dış borçların GSMH’ye oranı % 59.5 olarak gerçekleşmiştir ve Türkiye’nin 2001 yılında GSMH’nin % 78.1’e yükselen dış borç stoku 2002 yılında % 72.4’e gerilemiştir. 2005 yılı sonu itibarıyla dış borçlar 170.1 milyar ABD doları olup, GSMH’ye oranı da %  46.9’a düşmüştür. Dış borcun %  22.5’i kısa, %  77.5’i ise orta ve uzun vadeli dış borçlardır.
 
 
  Bugün 29425 ziyaretçikişi sitemize uğradı. HER KAKKI SAKLIDIR  
 
.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol